19. Yüzyılların başından itibaren, kurumsal kimlik imajlarını yansıtmak amacıyla restorasyonlar başladı. Daha sonra, savaş yılların son bulması ve sanayi devrimiyle, bir çok şey dönüştürmek zorunda kalındığı gibi, kentsel yapılarında yeniden düzenlenme gereksinimi oluşmuştur (Demirsoy; 2006: 29). 2000’li yıllardan sonra kentsel dönüşüm uygulamaları, artan nüfus ile hız kazanmıştır.
Kentler bazen bilinçli iradeler tarafından dönüşürken, bazen de doğal afetlerden zorunlu olarak dönüşmüşlerdir. Kentsel dönüşümler fiziki etkilerin beraberinde, psikolojik, sosyolojik vb. etkileri de getirmiş, getirmeye devam etmektedir. Roberts ve Sykes’in söylemiş olduğu gibi; ‘kentsel dönüşüm çok aktörlü bir süreçtir (Çark, 2006:39-40). Aktörler müdahil olmazsa, dönüşümler başarı/olumlu sonuçlar doğurmaz. Olumsuz sonuçların getirisi insan psikolojisini derinden etkileyecektir. Depresyon, kaygı bozuklukları, tükenmişlik depresyonları gün yüzüne çıkacaktır.
İnsan psikolojinin ince ayrıntıları; dönüşen şehrin somut kalın ayrıntılarının içerisinde irdelenmesi azdır. Düzensizlikle gelen, trafikteki karmaşa, olumsuz düşüncelerden aktarılan, beton yığınına dönüştüğü yamaçlar, düşüncelerin kopukluğu ile şehir planlanmasındaki somutluklar göz ardı edilir. Kentler, modern şehre dönüşürken; aktörlerin devre dışı kalmasıyla bir çok fedakarlıklar söz konusu olur. Yani, fütursuzca olan dönüşümler ciddi problemlere/tartışmalara, ekonomik problemlere, güvensizliklere ve daha nicelerine sebep oluşturur.
Hızla değişen dünyanın getirdikleriyle kentsel dönüşümler mevcuttur; avantajlar imkanlar sağlarken, dezavantajları beraberinde getirmiştir. İmkanların, olanakların çoklukları kentlere göçü getirmiş, göçün getirileri nüfusu artmıştır. Hızla büyüyen kentler, modernliğini de beraberinde getirmek istemişlerdir. Ancak kentlerde var olanlarla, topraklarından kopmuş olanlar arasında ki farklar; ince, somut olanlar göz ardı edilmiştir. Artık topraklarındaki gibi yaşayamayacak olanlar, şehrin çeşitli ikilemleri (cinsellik-saldırganlık) arasında çatışmalarına ve ruhsal sorunlar yaşamalarına, taşımalarına neden olmuştur. Freud’un deyimiyle; bu bir nevrozdur. ‘ Nevroz: bastıran-bastırılan karşıtlığıdır.’ Bastıran bastırılanı unutturur, bilinçdışına iter ( Sevinç, 2019). Modernleşmede eski olan her şey unutulur; yerini milli ve resmi bir tarih yazılır.
Yavuz Erten’nin Karanlık Suretler’ adlı kitabında belirttiği gibi; modern şehir, nevrozun histerinin şehridir. Dönüşümlerle artan nüfusun getirdiği bir diğeri ise ilişkilerin kopuşlarıdır. Bu da, şizofreni ortamını oluşturur. Aynı zamanda modern şehir yalnızlığın şehridir.
Sonuç olarak, hızla gelişen dünyaya ayak uydurmak için dönüşen/modernleşen kentlerin olumlu getirilerinin yanında olumsuz getirileri de mevcuttur. Bu olumsuz getirilerle etkilenen insan psikolojisi, ruhsal sorunları doğuruyor. İnsan psikolojiyle beraber, ‘yere bağlılık’, ‘yer kimliği’, ‘mahremiyet’, ‘mekansal algı’, ‘alansallık’ gibi kavramları içerisinde barındıran çevre psikolojisini de derinden etkiliyor. Etkiler, aktörlerin müdahil olmamasına sebebiyet verirken, modern şehrin avantajlarını da beraberinde öldürüyor. Avantajların dezavantajlara dönüşmemesi için, aktörler müdahil olmalıdır.
Yaşamakta olduğumuz modern şehirler de, değişen dönüşümleri durduramayız ancak onlarla nasıl yaşayabilirizi öğrenebiliriz. Eğer bu süreçte sizler güçlük yaşadığınızı düşünüyor ve kendiniz baş edemediğinizi düşünüyorsanız, profesyonel bir destek ile güçlüklerin üstesinden gelebilirsiniz.
ÖNERİLER
- ‘THX 1138’filmini izleyebilirsiniz (Mekan ve çevre psikolojisiyle ilişkili bir bilim kurgu filmi).
- Robert ve Sykes ‘in ‘kentsel dönüşüm çok aktörlü bir süreçtir.’ Bu süreç işlenirken dikkate alınması gereken prensipleri sekiz madde açıklamışlardır. Maddeler, sürecin içerisinde olan meslekler açısından faydalı olabilir.